Buddha with Lotus

Buddha with Lotus

4 Aralık 2010 Cumartesi

İki Ok

Buda’nın en bilinen öğretilerinden birisi İki Ok’tur.
Öğretiyi şöyle özetlemek mümkün: Başınıza gelenlerden ötürü canınız yandığında ve acı çektiğinizde bu size saplanan ilk oktur. İkinci ok her zaman birincinin ardından gelir. İkinci ok çoğu kez birinci oktan daha fazla acı verir. İkinci okun anlamı, saplanan ilk okun etrafında yarattığınız  acı ve ızdıraptır. İkinci ok, kendi kendinize çektirdiğiniz psikolojik işkencedir. “Bu kadar çok çalıştım, sınavı kazanan ben olmalıydım..”, “İlişkimizin bittiğine inanamıyorum..”, “İşe beni almaları gerekiyordu..”…Kendi kendimize böyle şeyler söylediğinmizde yaptığınız, ilk okun ardından ikinci oku saplamaktır. İlk ok genellikle kontrolünüz dışında gelir. İkinci ok ise tamamen sizin kontrolünüzdedir. İkinci okla vurulmayı isteyip istemediğiniz  tamamen sizin kararınıza bağlıdır.

3 Aralık 2010 Cuma

Dördüncü Asil Gerçek

DÖRDÜNCÜ ASİL GERÇEK: ACI ÇEKMENİN SONUNA GİDEN YOL

Budha, insanların çektiği acıları ve bu acıların kaynaklarını incelemiştir. Daha sonra, acı çekmenin nasıl biteceğine dair keşfettiği çözümleri, insanların kolayca uygulayabilecekleri bir sistem içerisinde anlatmıştır.

Budha'nın önerdiği çözüm, Sekiz Aşamalı Asil Yol'dan geçmektedir. Sekiz Aşamalı Asil Yol, insanların acı çekmekten kurtulabilmek için gerçekleştirebilecekleri çeşitli davranışları anlatır.


Sekiz Aşamalı Asil Yol, hem fiziksel hem de zihinsel düzeyde uygulanabilen davranışlardan meydana gelir. Acı çekmekten kurtulabilmek ve aydınlanabilmek için Sekiz Aşamalı Asil Yol'da öğütlenen özelliklere sahip olunmalıdır. Bu özellikler Bilgelik, Erdem ve Yoğunlaşmadır. Her bir özelliğin altında ona ulaşmak için gerekli adımlar anlatılır.


Sekiz Aşamalı Asil Yolun Adımları


Bilgelik:


  • Doğru anlayış: İnsanın kendine özgü bir bilgelik geliştirmesi. 
  • Doğru düşünme: haset ve imrenmeden kaçınma, başkalarına zarar verme isteğinden kaçınma, davranışların sonuçları yoktur gibi, acıdan kurtuluş yoktur gibi yanlış görüşleri terketme   


Erdem (Ahlak)


  • Doğru konuşma: yalan, dedikodu, kırıcı sözlerden kaçınma.
  • Doğru davranış: öldürme, hırsızlık gibi yanlış eylemlerden uzak durma.
  • Doğru yaşam: Yaşamını kazanırken, doğru düşünce, doğru davranış, doğru konuşma ilkelerine sadık kalma.


Yoğunlaşma (konsantrasyon)


  • Doğru çaba: Sekiz aşamalı yolda ilerlerken sabırlı ve dirayetli davranma
  • Doğru farkındalık: Şimdi ve buradaya odaklanma, geçmişte veya gelecekte yaşamama.
  • Doğru yoğunlaşma: Zihnini sakin, durağan ve uyanık tutma.



Üçüncü Asil Gerçek

ÜÇÜNCÜ ASİL GERÇEK: ACI ÇEKMENİN BİTİŞİ 
Budha'nın öğretisinde nihai amaç, acı çekmenin bitmesidir.  Üçüncü asil gerçek Acı çekmenin sonlu olduğu gerçeğidir. 

Bu amaca herkes her an ulaşabilme kapasitesine sahiptir.Acı çekmenin bitmesi için, istek, art niyet ve bilgisizlik sonlanmalıdır. İnsan geçici şeylere tutunmadığında çektiği acı da sonlanır. Arzu ve isteme serbest bırakılır, bu aşamada hırs, açgözlülülük ve yanılsama ortadan kalkar. Duyusal ve kavramsal düzeydeki arzularla bağımız gevşediğinde acı çekmenin sonu gelebilir. 
Nedensel olan herşey, ortaya çıkan herşey sonlu ve geçicidir. Geçici ve sonlu şeyler koşullu deneyimlerdir. Koşullu deneyimlere tutunmak acıya neden olur. Koşullu deneyimlere olan bağımızı serbest bırakmak ise acı çekmenin sonu anlamına gelir. 

İkinci Asil Gerçek

İKİNCİ ASİL GERÇEK: ACI ÇEKMENİN KÖKENİ

Budha, insan yaşamında acı çekmenin kaçınılmaz olduğunu gözlemlemişti. Çekilen acıya bir çözüm bulunmasından önce, acının kaynaklarını araştırılmalıydı. Budha, tıpkı bir çare üretmeden önce hastasının belirtilerini inceleyip, hastalığın kökenlerini belirleyen bir doktor gibi hareket etmekteydi.


Budha, acı çekmenin kaynağının istek ve bilgisizlik olduğunu keşfetti. İşte bu ikinci asil gerçektir: yani acının kaynağının gerçeği.


Acının kaynağı, geçici şeylere tutunma ve geçici şeyler hakkındaki  bilgisizliktir. Dünyadaki geçici şeyler sadece etrafımızdaki fiziksel nesneler değildir, düşünceler ve algımızın tüm nesneleri geçicidir. Bilgisizlik, zihnimizin geçici şeylere nasıl tutunduğunu anlamamaktan doğar.


Acının nedenleri, arzu, tutku, heves, zenginlik peşinde koşmak, şöhret ve popülerlik istemektir, kısaca arzulama ve tutunmadır. Arzumuzun tutunduğu nesneler geçici olduğundan, onları kaybetmek de kaçınılmazdır. Bu nesnelerin kaybının ardından doğal olarak acı gelecektir.


Arzumuzun nesnelerinden birisi de benliktir. Benlik bir yanılsamadır, çünkü sabit ve değişmez bir benliğimiz yoktur. Benlik dediğimiz şey, imgelediğimiz bir kavramdır, aralıksız şekilde yeniden doğan evrenin parçalarından birisidir.


İstek ve tutunma

İstek, bütün canlıların derinden derine hissettiği yaşamdan zevk alma arzusudur. Örnek vermek gerekirse, insanlar sürekli olarak güzel şeyler yemek, eğlenmek ve kendilerine keyif veren insanlarla vakit geçirmek isterler. Ama istedikleri şeylerin hiçbiri, onlara sonsuza kadar süren hazlar vermez. Güzel bir yemek bittikten sonra, güzel bir şarkı dinlendikten sonra ve güzel bir birliktelikten sonra insan hala doyuma ulaşmış değildir. Bu nedenle insan aynı zevkleri yeniden, tekrar tekrar yaşamayı ister.

Çok fazla şeye sahip olmayı isteyen insanlar da asla tam anlamıyla doyuma ulaşamazlar. Oyuncakçı dükkanındaki bir çocuk gibi etraflarında gördükleri güzel şeylere sahip olmak için kıvranırlar. Bazen istediklerini elde edene kadar gözlerine uyku girmez, yemeden içmeden kesilirler.

İstedikleri şeyi elde ettiklerinde, yaşadıkları mutluluğun çok uzun sürmediğini görürler. O zaman da, sahip oldukları yeni şeylerin korunmasını ve güvenliğini dert ederler ve onların tadına varamazlar. Eğer sahip oldukları şeyler eskir ya da bozulursa, kaybettikleri yüzünden çektikleri acı daha da artar.

Sahip olmayı çok arzuladığımız birşeyi elde ettiğimizde, sahip olduğumuzdan da fazlasını isteriz. İşte o zamanda açgözlülük ortaya çıkar. Arzu ve açgözlülük nedeniyle, insanlar istedikleri şeyi elde etmek için yalan söyler, aldatır ve hırsızlık yaparlar.


Arzuladığı birşeyi elde edemeyen bir insansa, öfke duyabilir. Eğer arzu engellenirse, öfkeye dönüşebilir. Öfke, yaralayıcı kelimeler, tartışmalara, fiziksel kavgaya hatta öldürmeye bile yol açabilir. Bunların tümü acıdır.

İsteme veya arzulama farklı şekillerde ortaya çıkar:
Duyusal zevkleri isteme: Duyularımız yoluyla bize haz veren deneyimlere tutunuruz. Örneğin: Lezzetli yemekler, cinsel yaşantı ..vb gibi.
Birşey haline gelmeye duyulan istek: Tanınma, duyulma ve ünlenmeye karşı duyulan arzudur. "Birisi olma" isteğidir.
Kurtulma isteği: Hoşa gitmeyen deneyimlerden kurtulma arzusudur. Örneğin öfkeden, korkudan, kaygıdan, kıskançlıktan kurtulmayı isteme gibi.


Arzuya tutunmanın kaynağı, arzu nesnelerini elde ettikten sonra duyulan kısa süreli hazdır. İsteklerimizi tatmin etmenin istemeye ve arzulamaya son vermediği gerçeğini göz ardı ederiz.


Bilgisizlik

Arzu yada istek, bir çok dalı olan bir ağaca benzer. Bu ağaçta açgözlülük, art niyet ve öfke dalları bulunur. Bu ağacın meyvesi acı çekmektir. Peki istek ağacı nasıl yeşerir? Nerede yetişir? Bu sorunun yanıtı, istek ağacının bilgisizlik üzerinde yetiştiği gerçeğidir. İstek ağacı bilgisizlikten doğar.

Bilgisizlik, şeyler hakkındaki gerçeği görememekten kaynaklanır. Şeylerin gerçekte nasıl oldukları görülemez. Dünyadaki şeylerle ilgili temel gerçek herşeyin geçici doğası olduğudur. Arzu ve istekle bağlandığımız herşey geçidir.

Birinci Asil Gerçek

BİRİNCİ ASİL GERÇEK: ACI ÇEKMENİN GERÇEĞİ

Bir sorunu çözebilmenin ilk adımı problemin var olduğu kabul etmektir.Buda'nın, acı çektiğimiz gerçeğine karşı bulduğu çözüm, yaşamda acının bulunduğunu farketmekle ve kabul etmekle başlar.


Bu asil gerçeklerden ilkidir. Yani acı çektiğimiz gerçektir. İnsan yaşamı acı içeren deneyimlerle doludur.
Yaşamda çekilen acılar fiziksel yada zihinsel olabilir.


Fiziksel Acı
Acı çekmenin fiziksel hali çok farklı şekillerde ortaya çıkabilir. insanlar yakınlarının yaşlandıklarına şahit olurlar. Yaşlanan insan vücudunda fiziksel problemler ortaya çıkar. Eskisi gibi hareket edemez, göremez ya da işitemez olurlar. Genç insanlar ve yaşlılar da, hastalıklar nedeniyle fiziksel acılarla karşılaşır. Fiziksel hastalık ve ölümün getirdiği acı dayanılmazdır. Hatta doğum sırasında bile hem anne hemde bebeği fiziksel acı çeker.

Gerçek şudur ki, hastalık, yaşlanma ve ölümden kaynaklanan fiziksel acılar kaçınılmazdır. Bazı kimseler diğerlerine göre daha rahat ve tasasız bir hayat sürüyormuş gibi görünebilirler. Ama onlarında fiziksel acıyla karşılaşmaları belki de an meselesidir. En kötüsü ise, insan çektiği acıyı tek başına üstlenmektedir.


Zihinsel Acı
Fiziksel acıların yanında, zihinsel acılarda vardır. İnsanlar sevdiklerini kaybettiklerinde üzgün, yanlız, depresif hissederler. Hoşlanmadıkları insanlarla birlikte olduklarında rahatsız ve gergin hissederler. İstedikleri şeyleri elde edemediklerinde de mutsuz olurlar ve acı çekerler.

Dört Asil Gerçek

Budha, insanlığın çektiği acıların nedeni anlamak ve acı çekmelerini engellemek için içsel bir yolculuğa çıkmış ve bu yolculuğun sonunda keşfettiklerini insanlarla paylaşmıştır. Budha, aydınlanmaya ulaştıktan yedi hafta sonra, keşfettiği şeyleri Kuzey Doğu Hindistanda bulunan Sarnath'da yaptığı bir konuşmada anlatmıştır. Bu Prens Gotanama'nın, Budha yani "Aydınlanmış Kişi" olduktan sonra verdiği ilk derstir. Budha'nın ilk dersi "Dört Asil Gerçek" hakkındadır. Dört Asil Gerçek Budizm'in temel öğretilerinden biridir. Dört asil gerçek, acı, acının kaynağı ve acıdan kurtulmanın yollarıyla ilgilidir.


  1. Birinci asil gerçek: Acı çektiğimiz bir gerçektir.
  2. İkinci asil gerçek: Acı çekmenin kaynağı isteme ve bağlanmadır.
  3. Üçüncü asil gerçek: Acı çekmek sonlanabilir.
  4. Dördüncü asil gerçek: Sekiz Aşamalı Asil Yol acıdan kurtulmaya giden yoldur .